Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’nın Şairi

Cumhuriyet tarihimizin en güçlü kalemlerinden biri olan Mehmet Akif Ersoy sadece bir şair değildir. O aynı zamanda bir fikir adamı bir mücadele ruhu ve bir vicdanın sesi olarak hatırlanır. Kelimeleriyle milletin kalbine dokunmuş yazdıklarıyla bir dönemin ruhunu yansıtmış nadir isimlerdendir. İstiklal Marşı’nın dizelerinde sadece bağımsızlık arzusu değil aynı zamanda inanç sabır ve ahlak gibi derin anlamlar da saklıdır. Bu yönüyle Akif Ersoy modern Türk edebiyatının en ilham verici figürlerinden biri olmayı başarmıştır.

Hayatı boyunca maddi kazanç peşinde koşmamıştır. Eserlerini idealist bir duruşla kaleme almıştır. Onun kalemi sadece şiir yazmak için değil aynı zamanda doğruları haykırmak haksızlıkları dile getirmek ve toplumu bilinçlendirmek için bir araç olmuştur. Bugün hala eserleriyle genç kuşaklara ilham veren Mehmet Akif Ersoy özellikle Safahat adlı eseriyle düşünsel derinliğini kanıtlamıştır. İstanbul’un sokaklarında halkla iç içe büyüyen bu büyük şair dönemin siyasi ve toplumsal karmaşasına rağmen sözünü esirgememiştir. Onu tanımak aslında bir dönemin tanığı olmaktır.

Zor Bir Hayatın İçinden Yükselen Bir Ses

İstanbul’un Fatih semtinde 1873 yılında dünyaya gelen Mehmet Akif Ersoy küçük yaşlardan itibaren zorluklarla yoğrulmuş bir hayat sürdü. Babasının medrese hocası olması onun dini eğitimiyle erken tanışmasını sağladı. Fakat sadece dini bilgilerle yetinmeyen Akif Fransızca öğrendi, Batı edebiyatına ilgi duydu, veterinerlik eğitimi aldı ve memuriyetle Anadolu’nun farklı şehirlerini dolaştı. Bu farklılıklarla şekillenen hayatı şiirlerinde geniş bir dünya görüşü kurmasına olanak tanıdı.

Onun kaleminden dökülen her mısra halkın içinden gelen bir ses gibiydi. Zengin söz varlığı halk diliyle harmanlandı böylece hem okumuş kesime hem de geniş halk kitlelerine hitap etmeyi başardı. İslami duyarlılıkla bezenmiş dizelerinde ahlak, fedakarlık, vatan sevgisi gibi kavramlar sıkça yer buldu. Bu yönüyle Mehmet Akif sadece bir şair değil aynı zamanda bir ahlak öğreticisi bir halk aydınıydı.

Şiirleri çoğu zaman bir konuşma havasında yazılmış gibidir. Ağır mecazlardan kaçınır laf kalabalığına yer vermez. Kimi zaman sert bir eleştirmen kimi zaman kırık bir kalple dert ortağıdır. Özellikle Safahat adlı eseri hem dönemin sosyal yapısını hem de Mehmet Akif’in fikir dünyasını anlamak açısından başlı başına bir kaynaktır.
Onun şiirlerinde yer yer görülen içsel arayış ile sabır temaları dönemin Sufizm ve güçlü tasavvuf geleneği ile de örtüşür niteliktedir. Tıpkı Yunus Emre mirasında olduğu gibi insanın iç dünyasına yaptığı yolculuk Mehmet Akif’in mısralarına da derinlik katmıştır.

İstiklal Marşı’nın Kalbinden Gelen Haykırış
İstiklal Marşı’nın Kalbinden Gelen Haykırış

İstiklal Marşı’nın Kalbinden Gelen Haykırış

1921 yılında yazılan İstiklal Marşı sadece bir şiir değil bir milletin varoluş mücadelesinin sembolüydü. İşgal altındaki topraklarda umut arayan halkın sesi Mehmet Akif Ersoy’un kaleminden yankılandı. Bu marş düşmana meydan okuyan bir ruhun Allah’a sığınan bir milletin duası gibiydi.

Bu marşın yazarı olması Mehmet Akif Ersoy kimdir diye sorulduğunda verilecek en güçlü yanıtlardan biridir hiç şüphesiz. Çünkü o kelimelerle bir milletin yüreğini ateşlemiş dizeleriyle bağımsızlık inancını diri tutmuştur. Korkma diyerek başlayan ilk mısra karanlık günlerde dahi umudun sesiydi. Bu marşta yer alan kelimeler tesadüfi değil derin bir düşüncenin inancın ve gözlemin ürünüdür. Her satırda Allah’a olan bağlılık vatana olan sevda ve halkın yaşadığı acının yankısı vardır. Mehmet Akif sadece bir şair değil o dönemin vicdanıdır.

Zor Zamanların Şairi Mehmet Akif Ersoy
Zor Zamanların Şairi Mehmet Akif Ersoy

Zor Zamanların Şairi Mehmet Akif Ersoy

Sadece başarılarıyla değil yaşadığı ağır dönemlerle de anlam kazanır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında siyasi baskılarla karşılaştı. Düşünceleri yanlış yorumlandı eserleri sorgulandı. O ise itibarını korumak adına sessizliği seçti.

Bu dönemde Mısır’a gitti. Sadece sürgün değil aynı zamanda bir içe dönüş yolculuğuydu bu… Kahire Üniversitesi’nde dersler verdi ama gözleri hep memleketindeydi. Uzaktayken bile Türkiye için kalemiyle dua etmeye devam etti. Çünkü Mehmet Akif’in vatan sevgisi sadece kelimelere değil kalbinin en derinine işlenmişti.
Mehmet Akif Ersoy kimdir diye merak edenler onun suskun kaldığı yılları da anlamalıdır. Bu suskunluk bir korkudan değil onurdan kaynaklanır. İnandığı değerlere gölge düşmesin diye bazen geri çekilmeyi seçti. Ama hiçbir zaman fikirlerinden çizgisinden taviz vermedi.

Bu yönüyle Mehmet Akif sadece bir şair değil aynı zamanda zamanın gürültüsüne karşı dik durmayı bilen bir bilgedir. Sükûnetinde bile bir direniş geri çekilişinde bile bir vakar vardır. Yazdıkları kadar yazmadıkları da onun kim olduğunu anlatır.

Mehmet Akif Ersoy’un Kaleminden Milletin Ruhu

Milletin sesi oluşu Mehmet Akif Ersoy kimdir sorusuna verilecek en anlamlı cevaplardan biridir. Şiirlerinde halkın diliyle konuştu. Sokaktaki insanın kaygılarını sevinçlerini ve dualarını mısralarına taşıdı. O ne saraydan konuştu ne de uzak bir entelektüel çevreden. Kalemiyle halkın arasındaydı.

Özellikle yedi bölümden oluşan Safahat adlı eseri bu yaklaşımın en güçlü örneğidir. Bu eser yalnızca bir şiir kitabı değil dönemin sosyolojik bir panoramasıdır. Bir şiirinde işçiyi anlatırken diğerinde bir köy çocuğunun yoksulluğunu dile getirir. Eğitimden adalete inançtan ahlaka kadar pek çok konuda milletin içinde ne varsa onu dile getirir.

Onun milli ve manevi değerleri ne kadar derinden sahiplenip taşıdığını gördüğünde Mehmet Akif Ersoy kimdir diye düşünenler bu sorunun cevabını bulur. O dini yalnızca bireysel bir inanç değil toplumsal ahlakın temeli olarak görür. Bu bakış açısı da şiirlerine yön verir.

Onun kalemi sadece yazmaz, düşündürür sarsar ve uyandırır. Toplumun aksayan yönlerini saklamaz. Cesurca yazar ama kırmadan. Eleştirir ama incitmeden. Mehmet Akif’in en güçlü yanlarından biri de bu dengedir. Hem öğretir hem de ilham verir.

Mehmet Akif Ersoy Bakış Açısıyla Düşünce Dünyasında Din ve Ahlak

O İslam’ı sadece bir inanç sistemi olarak görmemiştir. Aynı zamanda toplumsal düzenin ve ahlaki gelişimin temeli olarak görmüştür. Yazılarında ve şiirlerinde kişinin içsel dönüşümüne ahlaki uyanışına sıkça vurgu yapar.

Onun için iman kuru bir tekrardan ibaret değildir. İman adaletli olmak dürüst yaşamak başkasının hakkını gözetmek ve çalışkan olmak demektir. Bu anlayışı dönemin yozlaşmış zihniyetine karşı kalemiyle verdiği bir mücadele halini alır. Özellikle Fatih Kürsüsünde ve Süleymaniye Kürsüsünde gibi bölümler bu düşüncenin izlerini taşır. Mehmet Akif Ersoy eserlerinde ideal Müslüman tasviri ile bilinir. O sorgulayan, çalışan, temiz yaşayan ve toplumuna faydalı olan bir Müslüman profili çizer. İslam’ı ilerleme ve gelişme için bir motivasyon kaynağı olarak görür.

Bugün hala Mehmet Akif’in şiirleri okunurken satır aralarından bize düşen sorumluluklar çıkar. Dini kavramları çağın ihtiyaçlarıyla yorumlaması onu klasik bir şair değil aynı zamanda zamanının ötesinde bir düşünür haline getirir. Ve bu da onun neden hala gündemde olduğunu açıklayan en güçlü nedenlerden biridir.

Mehmet Akif Ersoy, Sanat Anlayışı ve Edebi Mirası

Onu sadece bir vatan şairi olarak değil Mehmet Akif Ersoy kimdir diye soranlar aynı zamanda şiiri halk için bir araca dönüştüren sanatçı olarak tanımalıdır. Ona göre sanat yalnızca estetik bir uğraş değildir. Toplumun aynasıdır. Akif edebiyatı süslü kelimelerle bezenmiş bir gösteri değil hayatın tam içinden doğan bir mücadele aracı olarak görür.

Şiirlerinde genellikle ölçülü anlam yüklü ve sade bir dil kullanır. Aruz vezniyle yazmasına rağmen şiirleri halk tarafından kolayca anlaşılır. Çünkü dili halkın dili konusu ise hayatın ta kendisidir. Farklı toplumsal kesimlerin sorunlarına eğilmesi onu geniş bir okuyucu kitlesiyle buluşturur. Bu yönüyle hem sanatçıdır hem de bir öğreticidir. Bugün Safahat yalnızca bir şiir kitabı değil aynı zamanda bir dönemin ruhunu sancılarını ve umutlarını anlatan bir tarih kitabı gibidir. Mehmet Akif’in edebi mirası hala ders kitaplarında kültürel çalışmalarda ve akademik tartışmalarda kendine yer bulur.

Zorluklarla Yoğrulan Bir Hayat

Hayatındaki zorlukları göz ardı etmek, Mehmet Akif Ersoy ve eserlerini anlamak için büyük bir eksiklik yaratır. Akif hem kişisel hem de toplumsal anlamda sancılı bir dönemin tanığıdır. Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan çöküş savaşlar ekonomik sıkıntılar ve sosyal çözülmeler onun hayatının tam merkezindedir.

Genç yaşta babasını kaybeden Mehmet Akif ailesinin tüm sorumluluğunu omuzlarında taşımıştır. Hayatını sürdürmek için memuriyet yapmıştır. Öğretmenlikten mütercimliğe kadar pek çok işle uğraşmıştır. Fakat hiçbir zaman kalemini satmamış fikirlerinden ödün vermemiştir. Mehmet Akif Ersoy kimdir sorusunun cevabında onun maddi imkansızlıklarla boğuştuğu ama buna rağmen ideallerinden sapmadığı bir portre çizilir. Öyle ki İstiklal Marşı’nı yazarken ödül olarak verilen parayı kabul etmemiştir. Çünkü ona göre bu eser milletin yüreğinden doğmuştu parayla ölçülemezdi.

Sürgün yıllarında bile ülkesine olan inancı sarsılmamış halkının yeniden ayağa kalkacağına olan umudunu şiirlerinde yaşatmıştır. Hayatı boyunca sade yaşamış gösterişten uzak durmuş ama fikirleriyle devrim niteliğinde etkiler bırakmıştır. Mehmet Akif’in bu mücadelesi onu yalnızca bir şair değil aynı zamanda bir kahraman yapar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir